30 Ocak 2012 Pazartesi

GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN BELİRTİLER

GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN BELİRTİLER

SİYATİK AĞRISI

Gebelik sırasında rahimin büyümesine bağlı olarak siyatik sinir tarafında uyarılan bacakların arka kısımlarında ve ayak altlarında ağrılar görülebilir. Bu ağrı genellikle sürekli değildir, belirli aralıklarla gelir ve tek taraflıdır.


Tedavide öncellikle ağrının bulunduğu tarafın ters tarafına yatılması önerilerek sinir baskısı engellenmiş olur. Ayrıca uzun süre ayakta kalınmaması ve ağır kaldırılmaması önerilir. Bazen ağrı olan bölgelere sıcak veya soğuk

uygulamasının yararı olabilir. Eğer yakınmalarda rahatlama olmuyorsa veya şiddetinde giderek artma oluyorsa Beyin Cerrahisi ile konsülte edilmesi gerekebilir.


ROUND LİGAMENT AĞRISI

Round ligament rahimi yerinde tutan bağlardan bir tanesidir. Gebelerin bize en çok başvurduğu nedenlerden birisi ani karın ve kasık ağerılarıdır. özellikle gebeliğin 4-6 ayları arasında bu şekilde ani kasık ağrıları gebe hastaları oldukça telaşlandırabilmektedir. özellikle otururken veya ayağa kalkarken, yatakta dönme sonrasında ve ya eğilirken bu şekilde keskin ağrılar olabilir.


Bu ağrıların nedeni rahimin hızla büyümesi ve rahimi destekleyen bağlarda görülen gerilmedir. Hastanın pozisyonuna bağlı olarak bu gerilmede artma olabilir ve bu şiddetli ağrılara neden olabilir. Bu ağrıların erken doğumla ilgisi ve bebeğe zararlı etkisi yoktur.


Tedavide ağrının olduğu tarafın tersine yatılması, sıcak bir termos veya havlu konulması veya sıcak bir banyo alınması önerilir. Eğer ağrıda hafifleme yoksa, doğum ağrısı gibi periyodik olarak geliyorsa, kanama varsa veya beraberinde ateş gibi enfeksiyon bulguları varsa doktora başvurulmalıdır. Ayrıca yatakta ani dönüşler yapılmaması, oturup-kalkma sırasında ani hareketler yapılmaması önerilmelidir.


GEBELİK VE SAç DöKüLMESİ

Gebelik sırasında bazen saç dökülmesinde artış görülebilir. Normalde saçların %90ı büyüme ve %10u dinlenme periyodundadır. Dinlenme dönemindeki saçlarda 2-3 ayda bir dökülme olur ve yerine yeni saçlar çıkar. Ancak gebelik sırasında dinlenme dönemindeki saçların oranında bir artma görülür ve buda saçların dökülmesinde bir artış ile kendini gösterir. Bu duruma “efflogen telavum” adı verilmektedir. Gebelerin %40-50sinde görülen bu saç dökülmesi geçici olup, doğum sonrası 6-12.aylarda normale dönmeye başlar.


Aslında gebelik sırasında artan östrojen hormonu saçların dökülmesini önlediği için esas saç kaybı doğumdan sonraki ilk 3 ay içerisinde gerçekleşir. Ancak bazı kadınlarda bu gebelik sırasında da olabilmektedir. İster gebelik sırasında olsun veya doğum sonrasında  olsun, bu saç kaybı geçici olup, kelliğe yol açmaz.


önlem olarak saçların çok gerilmemesi, fön çekilmemesi, sert tarak kullanılmaması, ıslak iken saçların gerilmesine neden olabilecek ince aralıklı tarakların kullanılmaması, saç kurutucularının soğuk ayarda kullanılması gibi tedbirlerin dışında, biotin ve silica içeren şampuanların kullanılması önerilmektedir. Ayrıca multivitamin kullanımı saç dökülmesini azaltabilir.


BACAK KRAMPLARI

Gebelerin büyük bir bölümünde özellikle geceleri olma üzere ayaklarda kramplar görülebilir. Bu krampların gebeliğe bağlı ağırlık artışı, dolaşımda görülen değişiklikler veya kan kalsiyum seviyesindeki düşüklüğe bağlı olduğu düşünülmektedir.


Gebelikte kalsiyum gereksinimi günde 1200 mga kadar artmaktadır. Bunun için gebelere hergün bir bardak süt içmesi veya peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini tüketmesi önerilir. Dietle yeterli miktarda kalsiyum alınmaması kan kalsiyumunda düşmeye neden olabilir. Ayrıca büyüyen rahmin sinir veya damarları baskısı sonucunda da kramplar oluşabilir.


Kramp oluşumunun azaltılması için düzenli olarak eksersiz yapılması ve bacak germe eksersizlerine özen gösterilmesi, dinlenme sırasında bacakların yüksekte tutulması, kramp sırasında ayak topukları çekilmeli ve masaj yapılması, varis çorabı giyilmesi, magnesyum alınması ağrı için Parasetamol kullanılması önerilmektedir. Yeterli miktarda süt veya süt ürünü almasına karşın kramp yakınması olan bazı hastalarda, dışardan ek olarak kalsiyum verilmesi krampları azaltabilir. Bunun nedeni süt içerisindeki kalsiyumun fosfatla bağlı olması olabilir. Eğer kalsiyuma yanıt alınamıyorsa magnezyum veya sodyum klorür denenebilir.


SAç BOYANMASI 

Gebelerin en çok sorduğu sorulardan bir tanesi gebelik sırasında saç boyamanın yasak olup olmadığıdır. Bu konuda yeterli çalışma olmamasına karşın, genel olarak saç boyalarının bebeğe bir zararı olmadığı söylenebilir. Ancak yine de bazı doktorlar ilk 3 ay, bazıları ise gebelik boyunca saç boyamayı önermemektedir. Biz şu an için gebelik boyunca saç boyanmasında bir sakınca olmadığını düşünüyoruz.


Eğer gebe hasta saç boyama işlemini evde yapacaksa içerisinde en az kimyasal madde içeren saç boyalarını tercih etmelidir. Saç boyama işlemi kuaförde yapılacak ise çevrede kimyasal maddelerin en az olduğu sabah saatlerinde yapılması uygun olacaktır.


Gebelik planlayan ve saç boyama işlemini gebelikten önce yaptırmak isteyenler için ise yarı kalıcı, amonyum ve peroksit düzeyi düşük veya hiç bu maddeleri içermeyen boyalar tercih edilmelidir.


Gebelik sırasında perma veya saçların şekillendirilmesi önerilmemektedir. Saç boyasını kendi yapmak isteyen gebeler için katkısız tarifler bulunmaktadır.



GEBELİKTE BOYA VE KİMYASALLARA MARUZ KALMA


Gebelik sırasında genellikle doğum öncesi evin temizlenmesi veya bebek odasının hazırlanması nedeniyle evin boyanması istenebilir. Ev boyasında kullanılan kimyasal maddeler ile dşük veya anomalili bebek riski arasında ilişkiyi gösteren yeterli çalışma bulunmamaktadır. Ancak bu kimyasallara sürekli maruz kalındığında bu risklerde bir artış beklenir. Sadece ev boyaması şeklindeki kısa süreli işlemlerde ciddi bir risk olmamasına karşın bu işlem sırasında ortamdan uzak durulması önerilmektedir. Eğer hasta boyama işlemini kendisi yapmak zorunda ise veya öyle istiyorsa sık sık ara vermesi, vücudu tamamen örten ve kimyasallarla teması önleyecek giysiler giyilmesi ve ortamın iyi havalandırılması önerilmektedir.


Mesleki açıdan boya işlemi ile uğraşan gebelerde ise ortamda bulunan kimyasal maddelerin sayısı ve özelliklerine göre riskler artmaktadır. özellikle sprey şeklinde boyaların kullanıldığı ortamlarda kimyasal madde oranı yüksek olduğu için ortamın havalandırılmasına dikkat edilmeli ve vücudu tamamen örten giysiler giyilmelidir.


SOLUNUM ZORLUĞU

Gebeliğin ilerlemesiyle birlikte büyüyen rahim diaframı yukarı doğru iterek solunum sıklığında artışa neden olabilir. özellikle gebeliğin 31-34 haftalarında bu tip yakınmalarda artma olur. Bu solunum değişiklikleri vücut organlarında ve dolayısı ile bebekte oksijenlenmenn bozulmasına neden olmaz. Daha önce astım gibi solunum sistemi rahatsızlıkları olan hastalarda yakınmalarda artış görülebilir. Gebeliğin 36. haftasından sonra bebeğin aşağı inmesiyle birlikte yakınmalar azalır. Yakınmaları azaltmak için yavaş hareket edilmesi, dik pozisyonda oturulması ve baş yüksekte yatılması önerilmektedir.


GEBELİKTE MEME DEĞİŞİKLİKLERİ

Gebeliğin 6-8. haftalarında meme bezleri ve yağ dokusundaki artışa bağlı olarak memelerde belirgin bir büyüme gözlenir. Göğüsler dolgun ve duyarlı hale gelir. Meme kan akımında artış olur, damaralarında belirginleşme gözlenir ve dokunmakla ağrı hissedilebilir. Meme uçları ve çevresinde koyulaşma görülür.

Gebeliğin 12-14. haftalarında göğüslerden süt gelebilir. İlk dönemlerinde gelen süt genellikle koyu kıvamlı ve sarı renkte olup, gebeliğin son dönemlerinde daha renksiz hale gelir. Masaj veya cinsel ilişki sırasında süt salgılanması artabilir.


HEMORRHOİD (BASUR)

Gebelikte sık görülen yakınmalardan bir tanesi de hemorrhoid görülmesi veya daha önce hemorrhoid yakınması olan hastalarda şiddetin artmasıdır. Bu konuda yapılabilecek en önemli koruyucu önlem kabızlığın ve dolayısı ile ıkınmanın önlenmesidir. Bunun için possalı yiyeceklerin tüketilmesi ve sıvı alımının artırılması önerilmektedir. Ayrıca yakınmaların azaltılması için ılık oturma banyoları ve hemorrhoid kremlerinin kullanılması önerilmektedir.


üç-DöRT BOYUTLU ULTRASONOGRAFİ

üç-dört boyutlu ultrasonografi kullanıma girdikten sonra gebelerden gelen yoğun talepler nedeniyle birçok hastane ve muayenehanede bu cihazlar kullanılmaya başlandı. Her teknolojik gelişmede olduğu gibi her yeni cihaz olumlu gelişmelerle birlikte bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Peki ekonomik yönden son derece pahalı olan bu cihazlar bize ne gibi avantajlar veya dezavantajlar getirmektedir? Şimdi bu konuda yapılan çalışmalar ışığında bu cihazların avantaj ve dezavantajlarını kısaca açıklamaya çalışacağım:


  1. Avantajları
    • üç-dört boyutlu cihazlarla beyin içi dokular daha iyi incelenebilmektedir
    • Bebeğin kulakları daha iyi görülebilmektedir
    • Yarık damak-dudak gibi anomalileri olan bebeklerde plastik cerrahlar için daha iyi bir görünüm elde edilebilmekte ve doğum sonrası bebeğin geçireceği cerrahi girişim açısından anne-babaya daha iyi bilgi verilebilmektedir
    • İskelet dispalzisi adı verilen iskelet sistemi bozuklukları daha iyi görülebilmektedir.
    • özellikle iyi görüntüleme edildiği zaman anne-baba ile bebek arasında doğum öncesi daha iyi bir bağ kurulmakta ve bu anne-babaya psikolojik açıdan bir rahatlık sağlamaktadır.

  1. Dezavantajları:
    • Yapılan çalışmalarda üç boyutlu ultrasonografinin fetal anomalilerin % 62sinin saptanmasında daha yararlı, %36sında ise dezavantajlı olduğu görülebilmektedir.
    • üç-dört boyutlu ultrasonografide görülen bazı “artefakt” adı verilen görüntüler yanlışlıkla bebekte anomali tanısının konmasına neden olabilmektedir. örneğin iyi alınamayan bir yüz görüntülemesinde yanlışlıkla dudak yarığı tanısı konulabilir
    • Bebeğin büyümesi ile birlikte bebeğin kemik yapısında mineralizasyonda gittikçe artmaktadır. Bunun sonucunda kemik yapılar ısıya daha duyarlı hale gelmektedir. Bu nedenle bu dokuların üç-dört boyutlu ultrasonografi ile inceleme süresinin mümkün olduğunca kısa tutulması önerilmektedir
    • İyi görüntü alınamadığı zaman anne-babada moral bozukluğuna ve bebek ile iyi bağ kurulamamasına neden olabilmektedir.
    • İnceleme süresi ortalama olarak %25 daha fazla olduğu için yoğun çalışan hekimler açısından zorluklara neden olabilmektedir.
    • Anne-babanın bebeğin görüntüsüne odaklanması ve bu konuda hekimi de etkilemesi potansiyel olarak anomali taranmasına ayrılması gereken süreyi azaltmakta ve bazı önemli bulguların gözden kaçırılmasına neden olabilmektedir.

Sonuç olarak şu an için üç-dört boyutlu ultrasonografi iki boyutlu ultrasonografiye göre bebeğin incelenmesi açısından önemli bir avantaj getirmemektedir. Ayrıca yakın gelecekte iki boyutlu ultrasonografinin yerini almayacağı düşünülmektedir. Ayrıca A.B.D başta olmak üzere birçok ülkede cihazın anne-baba için bir eğlence aracı olarak kullanılması ve gelir sağlamak açısından bu konuda yeterli deneyimi olmayan hekim olmayan kişilerce kullanılmasının tehlikeli sonuçlara yol açabileceği önemle belirtilmektedir. Biz de üç-dört boyutlu ultrasonografinin sadece iki boyutlu ultrasonografiye tamamlayıcı olarak kullanılmasını ve inceleme süresinin kısa tutulmasını öneriyoruz.



Hiç yorum yok: