30 Ocak 2012 Pazartesi

HAFTA HAFTA HAMİLELİK


HAFTA HAFTA HAMİLELİK 


GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN BELİRTİLER

GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN BELİRTİLER

SİYATİK AĞRISI

Gebelik sırasında rahimin büyümesine bağlı olarak siyatik sinir tarafında uyarılan bacakların arka kısımlarında ve ayak altlarında ağrılar görülebilir. Bu ağrı genellikle sürekli değildir, belirli aralıklarla gelir ve tek taraflıdır.


Tedavide öncellikle ağrının bulunduğu tarafın ters tarafına yatılması önerilerek sinir baskısı engellenmiş olur. Ayrıca uzun süre ayakta kalınmaması ve ağır kaldırılmaması önerilir. Bazen ağrı olan bölgelere sıcak veya soğuk

uygulamasının yararı olabilir. Eğer yakınmalarda rahatlama olmuyorsa veya şiddetinde giderek artma oluyorsa Beyin Cerrahisi ile konsülte edilmesi gerekebilir.


ROUND LİGAMENT AĞRISI

Round ligament rahimi yerinde tutan bağlardan bir tanesidir. Gebelerin bize en çok başvurduğu nedenlerden birisi ani karın ve kasık ağerılarıdır. özellikle gebeliğin 4-6 ayları arasında bu şekilde ani kasık ağrıları gebe hastaları oldukça telaşlandırabilmektedir. özellikle otururken veya ayağa kalkarken, yatakta dönme sonrasında ve ya eğilirken bu şekilde keskin ağrılar olabilir.


Bu ağrıların nedeni rahimin hızla büyümesi ve rahimi destekleyen bağlarda görülen gerilmedir. Hastanın pozisyonuna bağlı olarak bu gerilmede artma olabilir ve bu şiddetli ağrılara neden olabilir. Bu ağrıların erken doğumla ilgisi ve bebeğe zararlı etkisi yoktur.


Tedavide ağrının olduğu tarafın tersine yatılması, sıcak bir termos veya havlu konulması veya sıcak bir banyo alınması önerilir. Eğer ağrıda hafifleme yoksa, doğum ağrısı gibi periyodik olarak geliyorsa, kanama varsa veya beraberinde ateş gibi enfeksiyon bulguları varsa doktora başvurulmalıdır. Ayrıca yatakta ani dönüşler yapılmaması, oturup-kalkma sırasında ani hareketler yapılmaması önerilmelidir.


GEBELİK VE SAç DöKüLMESİ

Gebelik sırasında bazen saç dökülmesinde artış görülebilir. Normalde saçların %90ı büyüme ve %10u dinlenme periyodundadır. Dinlenme dönemindeki saçlarda 2-3 ayda bir dökülme olur ve yerine yeni saçlar çıkar. Ancak gebelik sırasında dinlenme dönemindeki saçların oranında bir artma görülür ve buda saçların dökülmesinde bir artış ile kendini gösterir. Bu duruma “efflogen telavum” adı verilmektedir. Gebelerin %40-50sinde görülen bu saç dökülmesi geçici olup, doğum sonrası 6-12.aylarda normale dönmeye başlar.


Aslında gebelik sırasında artan östrojen hormonu saçların dökülmesini önlediği için esas saç kaybı doğumdan sonraki ilk 3 ay içerisinde gerçekleşir. Ancak bazı kadınlarda bu gebelik sırasında da olabilmektedir. İster gebelik sırasında olsun veya doğum sonrasında  olsun, bu saç kaybı geçici olup, kelliğe yol açmaz.


önlem olarak saçların çok gerilmemesi, fön çekilmemesi, sert tarak kullanılmaması, ıslak iken saçların gerilmesine neden olabilecek ince aralıklı tarakların kullanılmaması, saç kurutucularının soğuk ayarda kullanılması gibi tedbirlerin dışında, biotin ve silica içeren şampuanların kullanılması önerilmektedir. Ayrıca multivitamin kullanımı saç dökülmesini azaltabilir.


BACAK KRAMPLARI

Gebelerin büyük bir bölümünde özellikle geceleri olma üzere ayaklarda kramplar görülebilir. Bu krampların gebeliğe bağlı ağırlık artışı, dolaşımda görülen değişiklikler veya kan kalsiyum seviyesindeki düşüklüğe bağlı olduğu düşünülmektedir.


Gebelikte kalsiyum gereksinimi günde 1200 mga kadar artmaktadır. Bunun için gebelere hergün bir bardak süt içmesi veya peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini tüketmesi önerilir. Dietle yeterli miktarda kalsiyum alınmaması kan kalsiyumunda düşmeye neden olabilir. Ayrıca büyüyen rahmin sinir veya damarları baskısı sonucunda da kramplar oluşabilir.


Kramp oluşumunun azaltılması için düzenli olarak eksersiz yapılması ve bacak germe eksersizlerine özen gösterilmesi, dinlenme sırasında bacakların yüksekte tutulması, kramp sırasında ayak topukları çekilmeli ve masaj yapılması, varis çorabı giyilmesi, magnesyum alınması ağrı için Parasetamol kullanılması önerilmektedir. Yeterli miktarda süt veya süt ürünü almasına karşın kramp yakınması olan bazı hastalarda, dışardan ek olarak kalsiyum verilmesi krampları azaltabilir. Bunun nedeni süt içerisindeki kalsiyumun fosfatla bağlı olması olabilir. Eğer kalsiyuma yanıt alınamıyorsa magnezyum veya sodyum klorür denenebilir.


SAç BOYANMASI 

Gebelerin en çok sorduğu sorulardan bir tanesi gebelik sırasında saç boyamanın yasak olup olmadığıdır. Bu konuda yeterli çalışma olmamasına karşın, genel olarak saç boyalarının bebeğe bir zararı olmadığı söylenebilir. Ancak yine de bazı doktorlar ilk 3 ay, bazıları ise gebelik boyunca saç boyamayı önermemektedir. Biz şu an için gebelik boyunca saç boyanmasında bir sakınca olmadığını düşünüyoruz.


Eğer gebe hasta saç boyama işlemini evde yapacaksa içerisinde en az kimyasal madde içeren saç boyalarını tercih etmelidir. Saç boyama işlemi kuaförde yapılacak ise çevrede kimyasal maddelerin en az olduğu sabah saatlerinde yapılması uygun olacaktır.


Gebelik planlayan ve saç boyama işlemini gebelikten önce yaptırmak isteyenler için ise yarı kalıcı, amonyum ve peroksit düzeyi düşük veya hiç bu maddeleri içermeyen boyalar tercih edilmelidir.


Gebelik sırasında perma veya saçların şekillendirilmesi önerilmemektedir. Saç boyasını kendi yapmak isteyen gebeler için katkısız tarifler bulunmaktadır.



GEBELİKTE BOYA VE KİMYASALLARA MARUZ KALMA


Gebelik sırasında genellikle doğum öncesi evin temizlenmesi veya bebek odasının hazırlanması nedeniyle evin boyanması istenebilir. Ev boyasında kullanılan kimyasal maddeler ile dşük veya anomalili bebek riski arasında ilişkiyi gösteren yeterli çalışma bulunmamaktadır. Ancak bu kimyasallara sürekli maruz kalındığında bu risklerde bir artış beklenir. Sadece ev boyaması şeklindeki kısa süreli işlemlerde ciddi bir risk olmamasına karşın bu işlem sırasında ortamdan uzak durulması önerilmektedir. Eğer hasta boyama işlemini kendisi yapmak zorunda ise veya öyle istiyorsa sık sık ara vermesi, vücudu tamamen örten ve kimyasallarla teması önleyecek giysiler giyilmesi ve ortamın iyi havalandırılması önerilmektedir.


Mesleki açıdan boya işlemi ile uğraşan gebelerde ise ortamda bulunan kimyasal maddelerin sayısı ve özelliklerine göre riskler artmaktadır. özellikle sprey şeklinde boyaların kullanıldığı ortamlarda kimyasal madde oranı yüksek olduğu için ortamın havalandırılmasına dikkat edilmeli ve vücudu tamamen örten giysiler giyilmelidir.


SOLUNUM ZORLUĞU

Gebeliğin ilerlemesiyle birlikte büyüyen rahim diaframı yukarı doğru iterek solunum sıklığında artışa neden olabilir. özellikle gebeliğin 31-34 haftalarında bu tip yakınmalarda artma olur. Bu solunum değişiklikleri vücut organlarında ve dolayısı ile bebekte oksijenlenmenn bozulmasına neden olmaz. Daha önce astım gibi solunum sistemi rahatsızlıkları olan hastalarda yakınmalarda artış görülebilir. Gebeliğin 36. haftasından sonra bebeğin aşağı inmesiyle birlikte yakınmalar azalır. Yakınmaları azaltmak için yavaş hareket edilmesi, dik pozisyonda oturulması ve baş yüksekte yatılması önerilmektedir.


GEBELİKTE MEME DEĞİŞİKLİKLERİ

Gebeliğin 6-8. haftalarında meme bezleri ve yağ dokusundaki artışa bağlı olarak memelerde belirgin bir büyüme gözlenir. Göğüsler dolgun ve duyarlı hale gelir. Meme kan akımında artış olur, damaralarında belirginleşme gözlenir ve dokunmakla ağrı hissedilebilir. Meme uçları ve çevresinde koyulaşma görülür.

Gebeliğin 12-14. haftalarında göğüslerden süt gelebilir. İlk dönemlerinde gelen süt genellikle koyu kıvamlı ve sarı renkte olup, gebeliğin son dönemlerinde daha renksiz hale gelir. Masaj veya cinsel ilişki sırasında süt salgılanması artabilir.


HEMORRHOİD (BASUR)

Gebelikte sık görülen yakınmalardan bir tanesi de hemorrhoid görülmesi veya daha önce hemorrhoid yakınması olan hastalarda şiddetin artmasıdır. Bu konuda yapılabilecek en önemli koruyucu önlem kabızlığın ve dolayısı ile ıkınmanın önlenmesidir. Bunun için possalı yiyeceklerin tüketilmesi ve sıvı alımının artırılması önerilmektedir. Ayrıca yakınmaların azaltılması için ılık oturma banyoları ve hemorrhoid kremlerinin kullanılması önerilmektedir.


üç-DöRT BOYUTLU ULTRASONOGRAFİ

üç-dört boyutlu ultrasonografi kullanıma girdikten sonra gebelerden gelen yoğun talepler nedeniyle birçok hastane ve muayenehanede bu cihazlar kullanılmaya başlandı. Her teknolojik gelişmede olduğu gibi her yeni cihaz olumlu gelişmelerle birlikte bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Peki ekonomik yönden son derece pahalı olan bu cihazlar bize ne gibi avantajlar veya dezavantajlar getirmektedir? Şimdi bu konuda yapılan çalışmalar ışığında bu cihazların avantaj ve dezavantajlarını kısaca açıklamaya çalışacağım:


  1. Avantajları
    • üç-dört boyutlu cihazlarla beyin içi dokular daha iyi incelenebilmektedir
    • Bebeğin kulakları daha iyi görülebilmektedir
    • Yarık damak-dudak gibi anomalileri olan bebeklerde plastik cerrahlar için daha iyi bir görünüm elde edilebilmekte ve doğum sonrası bebeğin geçireceği cerrahi girişim açısından anne-babaya daha iyi bilgi verilebilmektedir
    • İskelet dispalzisi adı verilen iskelet sistemi bozuklukları daha iyi görülebilmektedir.
    • özellikle iyi görüntüleme edildiği zaman anne-baba ile bebek arasında doğum öncesi daha iyi bir bağ kurulmakta ve bu anne-babaya psikolojik açıdan bir rahatlık sağlamaktadır.

  1. Dezavantajları:
    • Yapılan çalışmalarda üç boyutlu ultrasonografinin fetal anomalilerin % 62sinin saptanmasında daha yararlı, %36sında ise dezavantajlı olduğu görülebilmektedir.
    • üç-dört boyutlu ultrasonografide görülen bazı “artefakt” adı verilen görüntüler yanlışlıkla bebekte anomali tanısının konmasına neden olabilmektedir. örneğin iyi alınamayan bir yüz görüntülemesinde yanlışlıkla dudak yarığı tanısı konulabilir
    • Bebeğin büyümesi ile birlikte bebeğin kemik yapısında mineralizasyonda gittikçe artmaktadır. Bunun sonucunda kemik yapılar ısıya daha duyarlı hale gelmektedir. Bu nedenle bu dokuların üç-dört boyutlu ultrasonografi ile inceleme süresinin mümkün olduğunca kısa tutulması önerilmektedir
    • İyi görüntü alınamadığı zaman anne-babada moral bozukluğuna ve bebek ile iyi bağ kurulamamasına neden olabilmektedir.
    • İnceleme süresi ortalama olarak %25 daha fazla olduğu için yoğun çalışan hekimler açısından zorluklara neden olabilmektedir.
    • Anne-babanın bebeğin görüntüsüne odaklanması ve bu konuda hekimi de etkilemesi potansiyel olarak anomali taranmasına ayrılması gereken süreyi azaltmakta ve bazı önemli bulguların gözden kaçırılmasına neden olabilmektedir.

Sonuç olarak şu an için üç-dört boyutlu ultrasonografi iki boyutlu ultrasonografiye göre bebeğin incelenmesi açısından önemli bir avantaj getirmemektedir. Ayrıca yakın gelecekte iki boyutlu ultrasonografinin yerini almayacağı düşünülmektedir. Ayrıca A.B.D başta olmak üzere birçok ülkede cihazın anne-baba için bir eğlence aracı olarak kullanılması ve gelir sağlamak açısından bu konuda yeterli deneyimi olmayan hekim olmayan kişilerce kullanılmasının tehlikeli sonuçlara yol açabileceği önemle belirtilmektedir. Biz de üç-dört boyutlu ultrasonografinin sadece iki boyutlu ultrasonografiye tamamlayıcı olarak kullanılmasını ve inceleme süresinin kısa tutulmasını öneriyoruz.

BEBEKLERDE İSHAL

İshal en sık 0-5 yaş grubunda rastlanan ve özellikle ilk 2 yaştaki ölüm nedenlerinin başında gelen bir hastalıktır.
Büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere dünyada her yıl  ishalden 4-5 milyon çocuğun yaşamını kaybettiği bilinmektedir.
Günde  üç kereden fazla sayıda sulu dışkılama, ishal olarak kabul edilir. Yalnızca sık dışkılama, kıvam bozuk değilse ishal sayılmaz. İshalde (diyare), bağırsak  hareketlerinin artması,  su ve mineral emilimin azalması ve/veya barsaklara vücuttan su ve mineral salgılanmasının artması sonucu dışkı miktarı fazlalaşır. Günlük dışkı sayısı  artar veya dışkı kıvamı bozularak yumuşak, sulu bir görünüm alır. 
Özellikle küçük  bebeklerde beslenme şekline göre dışkılama sayısı değişir. Örneğin yenidoğan döneminde günde 3-5 kez dışkılama normaldir.  Bu sayı geçiş kakası döneminde (3-15. günlere arası) günde 8-10’u bulabilir. Bundan sonraki dönemde, ilk yaşın sonuna kadar, dışkı sayısı genellikle günde 2-3’tür. Ancak özellikle anne sütü ile beslenen normal bebeklerde günlük dışkı  sayısı 7’ye varabilir. Dışkının miktarı esas alınarak, ishal tanımı daha objektif kriterlere dayandırılabilir. Günlük dışkı miktarının süt çocuğunda 10g/kg/gün, daha büyük çocukta ise 200mg/kg/gün üzerine çıkması ishal kabul edilir.
Yenidoğan ve süt çocuklarında ileri yaşlara kıyasla ishal daha kolaylıkla oluşur. Ve daha ağır bir gidiş gösterir. bu durum, ilk aylardaki çocukların besi bileşimindeki değişikliklere kolay uyum gösterememeleri, ayrıca ishal yapabilen birçok patojen organizmalara henüz bağışıklık kazanmamış olmaları ile açıklanır. Bu yaşta ishal ile birlikte hemen daima kusmalar görülür. Bu da çocuğun durumunu ağırlaştırır. Küçük bebeklerde su ve tuz dengesi iyi korunamaz, aşırı kayıpla ani sıvı kaybı(dehidratasyon) hızla gelişir.
İshallerin sıklığı ve nedenleri toplumun sağlık koşullarına göre farklılık gösterir. Ülkemizde enfeksiyonlar ishallere yol açan nedenlerin başında gelir. Evlerin akarsu, uygun tuvalet drenajı gibi hijyenik koşullardan yoksun olması, yemeklerin hazırlanışında temizlik kurallarına dikkat edilmemesi, çocuğa bakan kişilerin kişisel hijyen bilgisinden yoksun oluşu enfeksiyöz ishallerin oluşmasını kolaylaştıran risk faktörleridir. Diğer bir risk faktörü, dengesiz beslenmedir. Dengesiz beslenmeye en sık diyette karbonhidrat fazlalığı olarak rastlanır. Genellikle ilk yaşta unlular veya fazla sulandırılmış, nişasta ve şeker ilave edilmiş sütten oluşan  beslenme şekli, protein-enerji azlığına yol açtığı gibi bağırsaklarda fermantasyonu ve sulu dışkılara eğilimi de arttırır. Yanlış beslenme uygulanan çocukların anneleri, genellikle yeterli bilgi alamadıkları için, verilen besinin temizliğine de dikkat etmezler ve bu çocuklarda barsak enfeksiyonları çok görülür.
Tuvalete çıkma sayısı her çocukta farklılık gösterebilir. Ancak çocuğunuz her zamankinden daha sık ve sulu kaka yapıyorsa ishal olmuş demektir.
 Yedi güne kadar iyileşen ishaller ani, 14 güne kadar uzayan ishaller inatçı, 14 günden uzun süren veya yinelenen ishaller kronik ishal olarak değerlendirilir. Her üç tip ishalin yaklaşım ve tedavisi farklı olduğundan bu ayrımların bilinmesi faydalıdır.
Bu bölümde en sık rastlanan ishal şekli olan ani ishalleri işleyeceğiz;

Ani ishal:

  • Çocukta dışkı sayısı ve miktarının artmasıdır. Bu ishallerin büyük bir kısmı mikrobik nedenlerden dolayı meydana gelir. Başta virüsler olmak üzere bakteriler ve parazitler ani ishale sebep olabilirler.
  •   Gelişmiş ülkelerde ani ishale daha çok virüsler neden olmakla birlikte, diğer ülkelerde bakteri ve parazitlere bağlı ishaller ağırlıklıdır.
  •   Boğaz, kulak, idrar yolu enfeksiyonlarında ve zatürre gibi ağır hastalıklar sırasında da ani ishal görülebilmektedir.
  • Enzim eksikliklerine ve beslenmeye bağlı ishaller ani başlayabilmekle birlikte, esasta kronik ishale neden olurlar.
  •   İshal ile birlikte çoğunlukla kusma, karın ağrısı, ateş görülmekle beraber, bu bulgular her zaman ishale eşlik etmeyebilir.
  •  Ani ishallerde ölümlerin başlıca nedeni , hayatın devamı için gerekli olan su ve minerallerin vücuttan çok fazla kaybedilmesidir. 


Ani ishalde çocuklar ne kadar su ve tuz kaybeder?

1.Hafif sıvı kaybı: Çocuk canlı, aktif, sıvı alımı normal, gözler çökük değil, gözyaşı mevcut, ağız ve dil nemli, cilt gerginliği azalmamış.Vücut ağırlığının % 5’inden daha azını kaybetmiş.
2.Orta derecede sıvı kaybı: Çocuk huzursuz, şiddetli sıvı alma ihtiyacında. Gözler içeri çökmüş, gözyaşı yok, ağız ve dil kuru, çekilip bırakılınca, cilt eski haline zorlukla geliyor. Vücut ağırlığının % 5-10 arası sıvı kaybetmiş.
3.Ağır sıvı kaybı: Çocuk dalgın, sorulara cevap vermiyor, sıvı ve su içemiyor, çekilip bırakılınca cilt eski haline çok zorlukla geliyor. Şok bulguları (tansiyonu düşük, el ve ayakları soğuk, soluk görünüyor) var. Vücut ağırlığının % 10’undan daha fazla su kaybetmiş.

Evde, hafif sıvı kaybında ne yapabilirsiniz; Hazır tuzlu sudan (oral rehidtratasyon sıvısı) bebeğinize içiriniz. Hazır tuzlu su, eczanelerde bulunmaktadır ve çok ucuzdur. Bu sıvı, çocuğa, kusturmamak kaydıyla, aldığı kadar verilebilir. Bebeğiniz anne sütü alıyorsa, emzirmeye devam ediniz.. Mama ile besleniyorsa, mamalarını ishal mamalarıyla  değiştirebilirsiniz. Bebeğiniz 6 aydan büyükse ek  gıdalarını kesmeyiniz, ancak yüksek şeker içerikleri nedeniyle meyve sularını vermeyiniz.

Ne zaman doktorunuzu aramalısınız? (Bütün ishallerde aynı kurallar geçerlidir)
1. Çocuğunuz ağızdan alabildiği sıvıdan daha fazlasını, kusma veya ishal yoluyla kaybediyorsa (Bebeğiniz aşırı huysuz ve huzursuzdur.Ağlarken  gözyaşı döke­mez ve gözleri içeri çöker, dil ve dudakları kurur. Su kaybı yüzünden bıngıldağı içeri çöker, idrarı azalır ve koyu renkli gelir.)
2. Çocukta şok bulguları varsa: Çocuk dalgın, sorulara cevap vermiyor, beslenmeyi ve ağızdan sıvı almayı reddediyor,tansiyonu düşük, el ve ayakları soğuk, soluk görünüyorsa, Soluk alıp verişi ve nabzı hızlıysa, karın derisi çekilip bırakı­lınca  eski haline hemen dönemiyorsa
3. Kanlı ishali varsa
4. Yüksek ateşle seyrediyorsa ve ishal ve kusma günde 10’dan fazlaysa
hemen çocuk doktorunuzu arayınız ve çocuğunuzu muayene etmesini sağlayınız.
İshalden korunma

Temiz olduğuna inandığınız suları içirin. Eğer su konusunda emin değilseniz, suyu en az 10 dakika kaynatın ve oda sıcaklığına geldikten sonra içirin.
Bebeğinizin sildiğiniz ya da banyo ettirdiğiniz suların temiz olup olmadığına dikkat edin. Eğer emin değilseniz, suyu en az 10 dakika kaynatın ve ılıdıktan sonra kullanın.
Çocuğunuza yalnızca pastörize süt ve şişelenmiş meyve suyu verin.Ya da, normal sütü kaynama noktasına geldikten sonra 5-10 dakika daha kaynatın ve soğuduktan sonra içirin.
Taze meyve ve sebzeleri yıkamadan yedirmeyin.
Et, balık ve deniz ürünlerini iyice pişirin.
Peynir, yoğurt, dondurma gibi ürünlerin pastörize sütten yapıldığına emin olun.
Sokaktan yiyecek almamaya dikkat edin.
Yemek yemeden önce ve tuvaletten çıktıktan sonra ellerini yıkamasına özen gösterin.
Kendiniz tuvaletten çıktıktan sonra ve bebeğinizin altını değiştirdikten sonra ellerinizi iyice yıkayın.

Tedavi

Tedavinin esası, kusma ve ishal yoluyla kaybedilen sıvı ve tuzların, ağız yoluyla hastaya verilmesidir.   İshali olan çocuğun sıvı ihtiyacı artacağından ağızdan bol miktarda sıvı verilmelidir. Anne sütü alan bebeğe anne sütü verilmeye devam edilme­lidir. Son tıbbi verilere göre; ishalli çocuğa, yiyebildiği her şey verilmeli fakat özellikle yağlı yiyeceklerden kaçınarak sulu gıda ağırlıklı beslenme sağlanmalıdır.
Doktorunuz bebeğinizi muayene ettikten sonra,ağızdan sıvı tedavisini sağlayan tuzlu şekerli tor poşetlerini kullanmanızı önerecek ve tarif edecektir. Ayrıca mikrop öldürücü toz ilaçlardan verir.
Ağız yoluyla gerektiği kadar sıvı verilemiyorsa, o zaman damar yoluyla aynı tedavi verilir. Bu ise çocuklarda,  hastaneye yatma anlamına gelir.
Çocukluk döneminde ishal kesici ilaçların kullanılması doğru değildir. Çünkü bu ilaçların bebeklerde kullanımı bağırsakların çalışmasını engelleyerek ishali durdurabiliyor. Bu durum bağırsaklardaki sıvıları durgunlaştırarak enfeksiyona yol açan bak­teri ve virüslerin kana karışmasına neden olur. Kana karışan bakteri ve virüsler çok daha ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

BEBEKLERDE 10.AY GELİŞİMİ

Bebeğiniz için çevresindeki dünya sadece oyunlardan ibarettir ve istediği her oyunu oynayabileceğine inanır. Bir çok bebek bakım kitabı evde yeterince önlem alındığı takdirde hiç endişelenmeden bebeğinizin çevresini tanımasına olanak vermenizi önerir.Her ebeveyn bunu hayata geçirmenin söylendiği kadar kolay olmadığını bilir. Eşyaları ortadan kaldırıp, kapıları kilitleyip, pencerelere demir, prizlere kapak taktırsanız da, sonuçta sizin de evde bazı ihtiyaçlarınız olacağı için, evi ancak bir noktaya kadar güvenli hale getirebilirsiniz. Bu yüzden de bebek evde bazı bölgelere girme izni olmadığını bilmelidir.Masa örtüsü kullanıyorsanız üzerinde tabak-çanak bulundurmamaya gayret edin. Banyo ve mutfak kapılarını kapalı tutun.
Klozet kadar eğlenceli başka oyuncak yoktur: hışırtılı sesler çıkartır ve içine kolaylıkla eşyalar atılabilir! Bebeğiniz artık “hayır” dan anlıyordur ve hatta bunu tekrar edip kafasını sallayabiliyordur. Ancak bu onu engellemez. Sürekli “hayır” deseniz bile o hiç yorulmadan bir yasak yerden diğerine geçmekten vazgeçmeyecektir. (Bebeğin başını sallayıp isteklerinize “evet” demesi için daha birkaç ayınız var).
Sabırlı ve sakin olmak size zor görünse de, bebeğin kendi kendini kontrol etmeyi öğrenmesinin başka yolu yoktur. Bebek için potansiyel tehlike olarak gözüken herhangi bir nesne veya durum çok sakin olarak değerlendirilmelidir. Onun bazı durumların tartışılmayacağını kabul etmesi gerekmektedir.
Bebeğinizin kendi kendine oturmak gibi bazı temel aşamaları becermiş olması gerekmektedir; ancak unutmayın ki her 10 aylık bebeğin motor gelişimi farklı olur. Oturma ve buna bağlı olan her hareketi bebeğiniz artık çok rahat gerçekleştirebilmelidir. Dönebilir, eğilebilir, pozisyonunu değiştirebilir ve otururken karnının üzerine yatıp tekrar doğrulur.
Hemen hemen tüm bebekler bu dönemde emekler, bazıları ise –biraz destekle- ayakta kendi başına durabilir. Bazıları mobilyaların etrafında dolaşır, çok azı bir kaç adım atar, yine çok azı yürümeye başlar.Emeklemeyi veya yürümeyi, “zamanında” gerçekleştirmeyen bebeklerin anne-babaları, onların etrafa karşı meraksız olmalarından yakınır. Daha önce belirttiğimiz gibi, o sırada bebek konuşma veya oyuncakları detaylı inceleme gibi bambaşka bir alanda kendini geliştiriyor olabilir. Gerçekte endişelenecek hiçbir durum yoktur. Her ne kadar bu bebekler motor becerilerini biraz erteleseler de sonradan çok hızlı gelişme gösterip arayı kapatabilirler. Sanki sonrası için enerji depoladığını düşünebilirsiniz. Bazısı karyolasının kenarlarına tutunup ayakta durmaya çalışır. Bazen, gecenin bir yarısı, odasından sesler gelir, gidip baktığınızda onu tamamen uyanık, karyolasının kenarında ayağa kalkma egzersizi yaparken bulabilirsiniz.
Çok hareketli bir bebek gün içinde bir saat ve gece 11 saat uyuyabilir. Bu size yeterli görünmeyebilir, ancak bu bebekler de en az çok uyuyanlar kadar enerjik olabilirler.
Bebeğiniz, artık tamamen uyanıkken uykuya dalma zorlukları yaşayabilir. Eğer böyleyse rahatlamak için size ihtiyaç duyar. Tam uyumadan önce, onu kucağınıza yatırıp masal okuyabilir veya ninni söyleyebilirsiniz. Önemli olan uyku haline geçerken onu yatağına koymanızdır. Bebeğin dil gelişimi için en iyi yollardan birisi bu zamanda ona kitap okumaktır, özellikle de masal kitapları.. Her ne kadar onun en sevdiği iş, kitapları raflardan çıkarıp yere atmak olsa da, aslında kitabı okumak da ona ilginç gelecektir. Kitaplardaki resimlere bakmaya ve -anlattığınızın yarısını anlamasa da- ona okumanıza bayılır. Eğer sayfaları kendi çevirmekten ve bazı sayfaları daha uzun süre incelemekten hoşlanıyorsa bunu yapmasına izin vermelisiniz. Bu dönemde bir oturuşta kitabı bitirmek neredeyse imkansızdır. Bebeğinizin çıkardığı sesler- siz anlayamasanız bile- konuşma tonlarıdır. Bu yaştaki bebek, ”baş-baş”, “bay-bay” gibi basit kelimeler söyleyebilir ve anladığı kelimeler de oldukça fazladır. “Göster” dediğiniz zaman bir çok nesneyi eliyle gösterebilir. Artık “saklanma” oyununu kendine göre yorumlamaktadır ve “neredesin?” dendiğinde kendi stiliyle yüzünü kapatır. Yüzünü eliyle veya battaniyesiyle kapatarak size o oyunu oynamak istediğini belli eder. Eğer bu soru gelmezse onu aramanız için size seslenir.
Bazen hemen kendini gösterir, bazen ise saklanması birkaç saniye sürer. “Hah,işte burdasın” diye bağırdığınızda çok hoşuna gider ve bu oyundan hiç sıkılmaz (ancak doğal olarak siz sıkılırsınız). Onun mantığına göre o sizi göremiyorsa siz de onu göremezsiniz!
Bebeğinizin özellikle kendi ilgi duyduğu alanlarda daha çok şey öğrenebilmek için yeni talimatlara açık ve hevesli olduğunu fark edeceksiniz- örneğin kendi kendine kaşık tutmak gibi. Ancak aynı hevesi bez değiştirmek gibi ortak gerçekleştirmeniz gereken başka alanlarda göremeyebilirsiniz. Bir dakika için bile olsa hoşlanmadığı bir işi yapmak onu sinirlendirecektir ve bunu size bağırarak gösterecektir.
Bebeğin araştırma dürtüsü onu sürekli yasak bölgelere gitmeye itecektir, bunun için kendisine kızıldığında mutsuz olacaktır. Ancak unutmayın ki yasakladığınız bölge sürekli yasak olarak kalmalıdır, yasağı kaldırdığınız zaman her yasağın kalkabileceğini düşünür.
10. AYDA BEBEK KİTAPLARLA İLGİLENMEYE BAŞLAR. BIRAKIN SAYFALARI KENDİ ÇEVİRSİN.

10.AY DÖNÜM NOKTALARI
SOSYAL FİZİKSEL ZİHİNSEL
• Suyla oynamaktan hoşlanır.
• Kendisi hakkında bilinci gelişir ve sosyal onay bekler.
• Kendisi ile oynanmasını bekler.
• Üzüntü, sevinç, kızgınlık gibi hislerini belli eder.
• Değişik mekanlardan korkar.
• Yüz mimiklerini ve jestleri taklit eder.
• Değişik saklanma oyunlarına bayılır.
 • Kendi kendine ayağa kalkabilir.
• İki elinden tutularak yürüyebilir.
• Sandalyeye çıkıp inebilir.
• Ayakta dururken kendi kendine oturabilir.
• Gece yarısı ayakta durmaya çalışmanın neden olabileceği türden uyku problemleri yaşar.
• Sallanarak veya mırıldanarak müziğe eşlik eder.
• Tek eli ile iki küçük nesneyi tutabilir.
• İsteyerek nesneyi bırakabilir ancak bunu çekinerek yapar.
• Bir eli ve vücudun tek bir tarafını tercih etmeye başlar.
• Gittikçe daha belirgin bir şekilde yakınlarını taklit eder.
• Bazı kelimelere ve talimatlara uyar.
• İçindekileri görmek için çekmeceleri açar.
• Nesneleri beraber yerleştirmeye çalışır.

29 Ocak 2012 Pazar

BEBEKLERDE DİŞ ÇIKMASI & DİŞ BUĞDAYI EĞLENCESİ

Sevgili Anneler,
Öncelikle sizlere bebeğinizin ilk dişinin ve sonraki dişlerinin ne zaman çıkacağına dair küçük bir tablo hazırladık...
Ve tabii ki işin en eğlenceli kısmı " diş buğdayı eğlencesi " için neler yapabileceğimizden de bahsettik :)  




BEBEKLERDE DİŞ ÇIKMASI



İlk diş yaklaşık altı aylıkken çıkar. Akıl dişleri de 18-20 yaşında... Demek ki diş çıkarma süreci, insanın 20 yılını alır. Ama hangi diş kaç yaşında çıkar? Bunu özetleyen bir tablo hazırlanmış ve aşağıda verilmiştir. Tablodaki yaşların yaklaşık rakamlar olduğunu; 1-1,5 yıl önce veya sonra sürmesi gereken dişin vakitsiz sürebileceğini, bazen de gecikmeler olabileceğini belirtmeliyiz.









DİŞLERİN SÜRME TABLOSU
SÜTDİŞLERİ
SÜRME
DÜŞME
KALICI DİŞLER
SÜRME
I
II
III
IV
V
Ortakesiciler
Yankesiciler
Kaninler
1.süt azıları
2.süt azıları
6-12 ay
6-12 ay
18-24 ay
12-18 ay
24-30 ay
7 yaş
8 yaş
10 yaş
9 yaş
11 yaş
1  Orta kesiciler
2  Yan kesiciler
3  Kaninler
4  1. Küçük azılar
5  2. Küçük azılar
6  1. Büyük azılar
7  2. Büyük  azılar
8  3. Büyük azılar
7 yaş
8 yaş
10 yaş
9 yaş
11 yaş
6 yaş
12 yaş
18 yaşından sonra






DİŞ BUĞDAYI ( DİŞ HEDİĞİ )
Malzemeler: ( 25 kişi için )
750 gr Buğday
250 gr Nohut
1 kase Pudra Şekeri (veya Hindistan Cevizi)
1 tabak dövülmüş Ceviz ( veya Şan fıstığı, Fındık, Badem ilave edilebilir)
Kuru Üzüm (veya ufak parçalara ayrılmış Kuru Kayısı ilave edilebilir)
Yapılışı:
Bir gece öncesinden buğday ve nohut ayrı tencerelerde ıslatılır. Diş Buğdayı Parti günü yine ayrı tencerelerde kaynatılmak sureti ile pişirilir.
Servis yapılacak kaselere 2 çorba kaşığı buğday, 1 çorba kaşığı nohut,üzerine Şan fıstığı veya ceviz, isteğe göre kuru üzüm ve son olarak da pudra şekeri konularak misafirlere ikram edilir.
Diş Buğdayı Seremonisi:
Günün anlam ve önemini belirtmek için kaselerden birinin içine (yiyeceklerden görünmeyecek şekilde) çeyrek altın konulur. İçinde altın bulunan kase her kime çıkarsa, altını ev sahibinin hediyesi olarak kabul eder. Buna karşılık bebeği baştan aşağı giydirmekle sorumludur.
Misafirlere servis yapıldıktan sonra, salonun ortasına veya masa üzerine temiz ve şık bir örtü yayılır.
Örtünün ortasına büyük bir tepsi konur.
Tepsinin etrafına da Kuran-ı Kerim, Kitap, Kalem, Hesap Makinesi, Makas, Steteskop, Mouse, Altın bilezik, kapalı ilaç kutusu,vb. Meslek Materyalleri ile birlikte bir kase Diş Buğdayı yemeği konur.
Diş buğdayı çocuğu, tepsi içerisine oturtulur. Dua ile birlikte kase içerisindeki diş buğday yemeğinden bir avuç alınarak çocuğun kafasından aşağı dökülür. Kafasından aşağı düşen yemekten bir parça çocuğun ağzına verilir.
Eski Türk inanışına göre; Çocuk elini uzatıp hangi eşyayı alırsa, ilerideki mesleğini seçmiş oluyor.



Biz Türklerin en güzel geleneklerinden biridir diş buğdayı kutlaması. Anadolu’da bu partinin değişik isimleri vardır. Bazı yörelerde diş buğdayı denir, bazı yerlerde diş hediği, diş aşı, diş bulguru. Peki diş hediği ya da diş buğdayı nedir? Her ikisinin de anlamı, bebeğin ilk çıkan dişini kutlamaktır. Bebeğin dişlerinin sağlam olması, çabuk büyümesi ve bol rızıklı olması niyetiyle yapılan bebeğe diş buğdayı partisi, ilk diş göründükten sonra düzenlenir. Bebeğin ailesi, ailesinin dostları ve sevenleri bu partiye katılarak, ilk dişin çıkışını kutlar. Elbette diş buğdayı partisi için özel bir hazırlık yapmak gerekir. Her şeyden önce partide diş buğdayı olmalıdır. Diş buğdayı hazırlamak zor bir iş değildir. Aşağıda ayrıntılı tarifini vereceğimiz diş buğdayı pişirilip, üzeri çeşitli meyvelerle, şekerler ile süslenen bir yiyecektir. Ayrıca içerisine yüzük ya da boncuk da saklanabilir. Bunu kim bulursa, bu kişi dişi çıkan bebeğe hediye alır. Ayrıca geleneklerimize göre bebeğin ilk dişini, önce gören kişi de ona armağan almalıdır. Parti, şarkılı, oyunlu bir parti olmalıdır. Dişi çıkan bebeğin annesinin yapacağı hazırlık da merak edilir.





Diş Buğdayı Eğlenceniz için :
Misafirlerinizi partiye davet edebileceğiniz davetiyeleriniz de, yaptığınız enfes yemeklerin üzerindeki yemek kartlarında, evin girişinizdeki kapıya poster olarak asabileceğiniz süslerde kullanabileceğiniz görsellerden sadece bir kaçını sizinle paylaşıyorum ...
Daha detaylı bilgi için : mybabysparty@gmail.com adresinden bize ulaşabilirsiniz...







BEBEKLERDE 9.AY GELİŞİMİ

EVİ BEBEĞE GÖRE YENİDEN DÜZENLEME ZAMANI GELDİ !                  
BU AY DORUĞA ÇIKAN MERAK DUYGUSU EVDE AÇILMADIK ÇEKMECE, DEVRİLMEDİK SAKSI BIRAKMAYABİLİR.

Doğumdan bu yana katettiği yol düşünüldüğünde, bu ay bebeğinizin gelişimi biraz yavaşlamış gibi görünebilir. Ancak bu, öğrenme sürecinin sona erdiği anlamına gelmez. Merak duygusu, bu ay onu fena halde baştan çıkartır. Bu dönemde, yeni başarılarla sizi şaşırtmak yerine, daha önce başladığı becerilerini geliştirir. Örneğin bebeğiniz şimdi, parmakla tutma hareketinde ustalaşmıştır; artık çok ufak bir nesneyi baş ve işaret parmağını kullanarak ustalıkla alabilir. Ayrıca elini, bu uzandığı nesnenin şekline göre ayarlayabilir.
Bebeğin artan el becerisi ve bilgisi öğrendiklerini yeni durumlara adapte edebilmesini sağlar. Nesneler arasındaki bağlantıları anlamaya çalışır. Örneğin, bir kavanozun kapağını takabilir veya tencerenin kapağını kapayabilir. Ellerinin ilk asimetrik hareketleri bir elinde bir obje tutarken diğeriyle ona vurmasını sağlar. Çok karmaşık yap-bozları beceremese de, örneğin büyük bir delikten küçük bir nesneyi geçirebilir veya iki küp ile blok yapabilir.

Bebeklerin oyun oynarken bazı heceler söylemesi, onun konuşma hevesini gösterir. Örneğin şişeye "şi" der ve şimdilik bu onun için yeterlidir. Önünüzdeki 2-3 ay boyunca bu heceler artar ancak çocuk 18 aylıktan veya 2 yaşından önce konuşmaz.

Daha da önemli olan, ona söylediğiniz her şeyi anlıyor olmasıdır. Onunla sık sık konuşun -ona ne yaptığınızı anlatın veya bazı nesnelerin isimlerini söyleyin- çok kısa bir zaman sonra "anne","baba" veya "baş-baş" gibi kelimeleri anlayabilecektir. Bebek ayrıca "dur" veya "baş baş yap" gibi ufak tefek talimatları da artık anlar. Bebeğiniz artık nesnelerin ona görünmedikleri zaman da var olduklarını- başka bir deyişle odadan veya evden çıktığınızda da var olduğunuzu - kavramıştır. Oyuncakları saklama oyunu bu gerçeği algılamasına yardımcı olur.

Bu yaştaki bebekler aile üyeleriyle ve diğerleriyle bu basit oyunu oynamaya bayılır. Büyük kardeşler, tıpkı yetişkinler gibi oyuncağın nasıl kullanıldığını anlamalarına yardımcı olurlar. Ancak aynı zamanda bebeğin bunu kendi kendine öğrenmesini de engelleyebilirler.

Evde büyük bir kardeş olsa bile, bebek bu dönemde anne ve babasını yanında ister. Her ne kadar bu yeni özgürlük onu mutlu etse de zamanının çoğunda sizinle oynamak ister. Tüm gün çalışan ebeveynler eve dönüşlerinde bebeğe hem güven, hem de yenilik duygusu getirirler.

Bebeğin kazandığı bağımsızlığın en büyük göstergesi memeden veya biberondan kopma eğilimidir. Ancak gelecek ay bu eğilimin değişmesi muhtemeldir. Bu istek aşağı yukarı bir yaşında tekrar ortaya çıkar. Bebeğin biberon veya meme emmeyi bırakmaya hazır olup olmadığını çocuk doktorunuzla konuşun.

Eğer meme veriyorsanız, 9. ayda memeye karşı isteği azalabilir. Ancak yine de emzirmenin verdiği yakınlık duygusunu ister. Sık sık kucağınızda emme pozisyonuna girmek isteyecektir ve bu isteği geri çevrilmemelidir.
Eğer bebek bu süre içinde biberona karşı isteksizse, bardağa geçmeyi deneyebilirsiniz. Ancak yine de bebeği biberonundan çok erken ayırmayın, biberonu ikinci yaşına kadar kullanabilir. Eninde sonunda sıkılacaktır. Ancak unutmayın ki biberonu kendi kendine kullanabilen bebek emmeyi bırakmada daha çok zorlanır.

Bu ay hız meraklısı yaramazın daha da hareketleneceğini göreceksiniz. Muhtemelen deneme-yanılma yolu ile kendi kendine oturma pozisyonunu bulmuştur. Bundan sonra zamanının çoğunu emekleme ve oturmayı denemekle geçirir.

Bu ay sonunda bebeklerin çoğu ayakta desteksiz durabilir. Hareketli bir bebek ayakta dururken bir yandan da elindeki bir oyuncak ile oynayabilir. Bir çoğu elini kanape veya sehpaya dayayarak ufak ufak dolanmaya başlar. Daha ustalaştığında bir mobilyadan diğerine önce ellerini uzatarak geçmeye çalışacaktır. Yürüteç kullanıyorsa, yürüteç üzerindeyken onu fazla yalnız bırakmayın ve etrafında tehlikeli objeler olmadığından emin olun. Yürüteçteki bir bebeğin yaramazlık yapmak için iki elini birden kullanabilir, ancak kendi başına duran bir bebek, bir eli ile dayandığından sadece tek eliyle ortalığı karıştırabilir.

Merakı ve hareketliliği arttığından, bebeğin güvenliği artık üzerinde önemle durulması gereken bir konu olmuştur. Tırmanmaya olan içgüdüsel isteği bu dönemde oldukça belirginleşir. Yukarı çıkmak onun için daha kolaydır, ancak aşağı inmesi tehlikeli olabilir. Örneğin bebek, nasıl geri döneceğini bilmeden emekleyerek merdiveni rahatlıkla çıkar. Kapıları bir süre kapatarak ve kilitleyerek, merdivenleri çıkmasını engelleyebilirsiniz.
Çekmeceli sehpalar da yine onun tırmanma isteğini körükler. Muhtemelen bu çekmeceleri açarak sehpanın tepesine çıkabileceğini, oradan da koltuğa geçebileceğini kestirebilir. Tekrar yere inmesi onun için oldukça zor bir iş olduğundan bir süre için çekmeceleri kilitli ya da bantlı tumanız gerekebilir. Evinizde ecza dolabı yere yakınsa yerini değiştirmek için daha fazla beklemeyin.

Mutfak muhtemel tehlikeleri barındıran başka bir bölgedir, çünkü mutfakta kesici aletler, elektrikli eşyalar veya temizlik malzemeleri bulunabilir. Kuru fasulye veya bezelye gibi size zararsız gözüken gıdalar bebeğiniz için tehlikeli olabilir- burnuna veya boğazına kaçabilir.Evdeki bitkiler de bebeklerin ulaşamayacağı yerlere konulmalıdır. Üzerine devrilmesi bir yana, içlerindeki bitkiler de zehirli olabilir. Evdeki diğer potansiyel tehlikeleri görmeye çalışın ve ortadan kaldırın.Bebekleri uyarmak bazen size zor gelebilir, çünkü bebekler ara sıra bu ikazları dinlemeyip, kontrollerini kaybedebilirler. Bu gibi zamanlarda konuşarak bebeğinizi eğitmeye çalışın.

9.AY DÖNÜM NOKTALARI
SOSYAL FİZİKSEL ZİHİNSEL
• Oyun oynarken ailesinin yanında olmak ister.
• Belli bir oyuncağı benimser.
• Diğer çocuklara karşı duyarlı olabilir; mesela onlar ağladığında o da ağlar.
• Kendini ve sahip olduğu şeyleri korumak ister.
• İnsanların genel ruh hallerini anlar ve ona göre davranır.
• Öksürük ve hapşırıkları taklit eder.
• Seyirciler karşısında numaralarını gösterir.
• El çırpar ve nesneleri birbirine çarpar.
• İki eline birer oyuncak alıp, ikisini de kontrol eder.
• Büyük nesneleri her iki eliyle, küçük objeleri parmaklarıyla kavrar.
• Bir yere dayanarak ayakta durabilir.
• Bir eli doluyken emekleyebilir.
• Emeklerken kendi etrafında geriye dönebilir.
• Tırmanabilir.
• Sakladığınızı gördüğü bir nesneyi bulur.
• Aynı oyunun tekrarından sıkılır.
• Bir önceki gün oynanan oyunu hatırlar.
• Basit direktifleri uygular.
• Dikey alanları algılar ve yüksekten korkar.

27 Ocak 2012 Cuma

DOWN SENDROMLU BEBEKLER

Down sendromlu olsa bile Dünya'ya gözlerini açan her bebek bizim için özeldir! Ve biz My Baby's Party olarak sadece bebeklere ÖZELİZ !

HOŞGELDİNİZ :)

Ailenize yeni katılan minik bireye de HOŞGELDİN! diyoruz.
Bebeğinizle birlikte sizlerde büyük ve sevgi dolu bir ailenin parçası oldunuz. Aklınızda cevap aradığınız bir sürü soru ve geleceğe ait endişeler var biliyoruz. Bu sorulara yanıt verebilmeyi umut ediyoruz ama herşeyden önce bebeğinizi sımsıkı kucaklayın ve onun bir bebek olduğunu unutmayın. Kendinize ve ona zaman tanırsanız bütün taşların yerine oturduğunu göreceksiniz.

İLK AYLARDA NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ

  • Öncelikle Down sendromu ile ilgili "EFSANELERE" kulaklarınızı tıkayın. Her çocuğun kendine özel bir karakteri ve gelişim hızı vardır. Bebeğinizin daha ilk günlerinden neleri yapamayacağını değil, birlikte çok çalışarak ne kadar çok şey yapabileceğinizi hayal edin.

  • Sağlık kontrollerinin tam yapıldığından emin olun. Doğumu takip eden ilk birkaç gün ve ayda bazı kontrollerin yapılması gerekmektedir. 'SAĞLIK' sayfasından Sağlık Kontrol Listelerimize ulaşabilirsiniz.

  • Çocuk doktorunuza giderken Down Sendromlu çocukların büyüme grafiklerini yanınızda götürün ve gelişimini bu grafiklerden takip edin."SAĞLIK" sayfasından Gelişim Eğrilerine ulaşabilirsiniz.

  • Emme problemi var ise hemşire ve doktorunuzdan beslenme ile ilgili bilgi alınız.

  • İlk günlerden itibaren fizyoterapi desteği almanız çok önemli. Muhakkak uzman bir fizyoterapist ile görüşün. Fizyoterapiye başlamak için birkaç ay beklemeyin. "FİZYOTERAPİ" sayfamızdan detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

  • Bebeğinizin kalp rahatsızlığı var ise mutlaka bir kardiyolog takibinde olmalı. Hep aynı uzmana gitmenizi tavsiye ederiz. Kalp rahatsızlığı olan bebeklerin iyi izlenmesi, günlük aktivitelerde fazla yorulmamaları önemlidir.

  • Her bebek farklı özelliklere sahiptir bu yüzden farklı konularda desteğe ihtiyaç duyar. Çocuğunuzu tanıdıkça, gözlemledikçe onun ihtiyaçlarını, sevdiklerini ve sevmediklerini tespit edebileceksiniz. Bu tanışma süresi boyunca kendinize ve bebeğinize zaman verin , aceleci olmayın.

  • KÜÇÜK ADIMLAR programı hakkında bilgi edinin ilk aylarda size yardımcı olacak iyi bir kaynaktır. EĞİTİM sayfamızdan da programa ulaşabilirsiniz.

  • Bölgenizdeki REHBERLİK ARAŞTIRMA MERKEZİne (RAM) başvurarak bebeğinize rapor çıkartmak için neler yapmanız gerektiğini öğrenin. Rapor çıkardıktan sonra MEB'e bağlı rehabilitasyon merkezlerinden ücretsiz yararlanabilirsiniz.

    AİLELERDEN TAVSİYELER


  • Çocuklarınızın her problemini DS ile özdeşleştirmeyiniz . Onların öncelikle birer bebek , çocuk olduğunu unutmayınız. Her birey gibi sıkıntıları, hastalıkları, mutluluk ve üzüntüleri olacaktır. Yaşadığı her problemi DS' na bağlamak doğru değildir.

  • Yine herkes gibi zayıf ve güçlü oldukları alanlar vardır. Başarıları kadar başarısızlıkları da olacaktır. Her koşulda sevildiğini bilmesi, kabullenilmesi ve güvenildiğini hissetmesi duygusal ve sosyal gelişimi için önemlidir.

  • Aşırı korumacı davranmayınız. Çocuklarınızı kendi kararlarını vermeleri için cesaretlendiriniz. Hayatı boyunca yanlarında olmayacaksınız. Ona yapabileceğiniz en büyük yardım tek başına yaşayabilmesini de öğretmektir.

  • Siz çocuğunuza nasıl davranırsanız, çevrenizdekilerde öyle davranacaktır.

  • Hayatınızı çocuğunuza odaklamayınız. Çocuğunuzu hayatınıza dahil ediniz. Kendinize de vakit ayırmayı ihmal etmeyiniz. Uzun yıllar çocuğunuza destek vermeniz gerekeceğinden enerjinizi tasarruflu kullanmaya çalışınız.

  • Konuşmaktan çekinmeyiniz. Down sendromu saklanacak veya utanılacak bir durum değildir. Paylaştıkça ve çevrenizi bilgilendirdikçe, farklılıkların azaldığını ve çocuğunuzun daha fazla kabul gördüğünü anlayacaksınız.

  • Yardım istemekten çekinmeyiniz. Zaman zaman taşıdığınız yükün ağırlığından yorulacaksınız. Benzer tecrübeleri yaşayan aileler ile biraraya gelmek, size iyi gelecektir.

  • Çocuğunuzun sağlık kontrollerini zamanında yaptırınız.

  • Rehabilitasyon merkezlerini takip ediniz ve çocuğunuzun gelişimi ile ilgili bilgi talep ediniz. Neyin, neden yapıldığını öğreniniz. Seanslarda yapılanları evde hergün tekrarlayınız. Size doğru gelmeyen bir durum var ise farklı kaynaklardan araştırınız.

  • Çocuğunuzla bol bol konuşunuz . Her ortamda iletişim kurunuz. Onun da sizinle iletişim kurmasını destekleyiniz.

  • Çocuğunuzu farklı ortamlara sokmaktan çekinmeyin. Görsel öğrenim gelişimi desteklemektedir.

  • Down sendromlu bireylerin sıradan bireylerin yaptığı pek çok şeyi yapabildiklerini ama daha geç yapmaya başladıklarını unutmayınız. O yüzden sabırlı olunuz.

  • Çocuğunuz dediklerinizi anlamadıysa, daha yavaş konuşmayı ve anlaması için zaman tanımayı unutmayınız.

  • Herşeyin bir anda ve çabucak olmasını değil, çocuğunuz hazır olduğunda ve doğru yapılmasını hedefleyiniz.

  • Sizden daha tecrübeli ailelerin fikirlerini öğreniniz ama araştırmadan, uzmanına danışmadan uygulamayınız.

  • Çocuklarınızın birer birey olduğunu, kendilerine özel karakterleri olduğunu unutmayınız. Yanlış hareketlerini düzeltiniz ama kişiliklerini baskı altına almaya çalışmayınız.

  • Cinsellikle ilgili soru ve sorunları görmezden gelmeyiniz. Her çocuk gibi DS'lu çocukların da sağlıklı cinsel gelişimi bilgi ve ilgi ile olur. Gerekirse bir uzmandan yardım alınız.


  •  Kaynak :DOWN TÜRKİYE ( http://www.downturkiye.com/anasayfa.html )


    BEBEK ODALARI NASIL OLMALI ?

    Sizlere fikir verebilmek adına, bebek odası nasıl olmalı diye araştırırken, http://www.alopsikolog.net/reh_oda.asp sitesinden bebek odası nasıl olmalı diye bir yazı buldum ve beğendiğim bebek odası resimleri ile birlikte sizlerle paylaşmak istedim..
    Hepsi birbirinden renkli ve farklı bu odaları görünce insan hangisini alacağına karar veremiyor : )


    ÇOCUĞUNUZUN ODASI NE RENK OLMALI? 
    Renkler hayatımıza parlaklık katmakla kalmayıp, duygularımızı da etkilerler, bizi sakinleştirirler ve iyi hissetmemizde rol oynarlar. Renkler aynı zamanda bir çocuğun gelişiminde de önemli yer tutarlar. Çocuk odası renkleri canlı ve sıcak olmalıdır: renkler ne kadar neşeliyse, o kadar iyidir. Fakat bu, bütün duvarların çok parlak renklerde boyanması gerektiği anlamına gelmez. Örneğin parlak bej rengi, çocuk odası duvarlarında her zaman canlı bir kırmızı veya parlak bir pembeden daha iyi duracaktır. Akılda tutulması gereken şey, farklı renk tonlarının, şekillerin ve desenlerin çocukları aşırı derecede uyarabileceğidir. Bu kaos, özellikle oda çok fazla oyuncakla doldurulduğu zaman tamamlanmış olur. Diğer taraftan, ahenkle düzenlenmiş bir oda, çocuğun düzen anlayışına olumlu etki yapar ve çocuğun erken yaşlarda şekil ve renk duygusu geliştirmesine yardımcı olur. Çocuk yeteri kadar büyüdüğünde kendi odasının rengini seçmekte serbest bırakılmalıdır. Sonuçta o oda ona aittir ve içinde yaşayacak olan da kendisidir.
    Aşırı parlak renkler huzursuzluk yaratır, koyu renkler ise üzüntü hissi verir. Pastel tonda sarı güneşi, pastel tonda mavi ise yazın gökyüzünün aldığı rengi hatırlatır. Çocuk odasında açık yeşilin de unutulmaması gerekir çünkü çocuğun gelişim süresinde bu rengin ona pozitif etkisi vardır.
    Sıcak renklerin uyarıcı etkisi vardır:Kırmızı: Canlandırıcı ve hayat dolu bir renktir.
    Turuncu: Duyguları uyarıcı bir renktir.
    Sarı: En neşe veren renktir.

    Soğuk renklerin sakinleştirici bir etkisi vardır:Yeşil: Dengeleyici ve sakinleştirici bir renktir.
    Mavi: Yeşil gibi sakinleştirici bir renktir ve uykuya dalmayı kolaylaştırır.
    Menekşe Rengi: Sakinleştirici ve huzur verici bir renktir.

     
    Renkler ve Şekiller
    Kontrast renkleri görmek bebeğin derinlik algısının gelişiminde rol oynar
    Birkaç yıl önce, yapılan çalışmalarda, bebekler üzerinde kontrast renklerin uyarıcı etki yaptığına dair sonuçlar çıktığında, siyah ve beyaz mobilyalar çok revaçta idi. Siyah ve beyaz elbette ki kontrast renklerdir fakat uzmanlar farklı renklerin kullanılmasını tavsiye etmektedirler çünkü bu durum bebeğin öğrenmesinde olumlu etki yapmaktadır. Texas Houston'da bulunan çocuk hastanesine bağlı Nörodavranışsal Psikoloji Öğrenme Destek Merkezi'nden Kevin Krull, 'Yalnızca siyah ve beyaz kullanmanın bir faydası olduğu kanıtlanmamıştır' demiştir. 'Kontrast renkler çocuğun derinliği algılamasına yardımcı olur. Bundan sadece siyah ve beyaz anlaşılmamalı, kırmızı, yeşil, mavi ve sarı da düşünülmelidir.' Hangi rengi seçerseniz seçin, bebeğin yattığı yerden görülebilir olmasına özen gösterin: Önemli olan, bebeğin perspektifinden renklerin görünür olmasıdır.
    Uzmanlar ayrıca, bebek ve çocukların, kendi davranışlarından sonuçlar çıkardıklarını söylemişlerdir. Kulağa tuhaf gelse de, eğer bebeğin bileğine yumuşak bir ip bağlayıp, ipin bir ucunu da yatağının kenarına bağlarsanız, bebeğin uyarıldığını görürsünüz. Bebek kolunu hareket ettirdikçe ip ve de ipin bağlı olduğu nokta da hareket edecektir. (bu durum 2-6 ay yaş aralığındaki bebekler için geçerlidir ve siz odasındayken yapılmalıdır). Rutgers Üniversitesi'nden Carolyn Rovee-Collier tarafından uzun yıllar boyunca yapılmış olan çalışmalar, bebeklerin bu durumdan bir çok şey öğrendiklerini göstermiştir. Delaware Üniversitesi'nden Psikoloji profesörü Paul Quinn 'Çocuğun kendi hareketinin çevreye etki ettiğinin öğrenmesi sağlanmış olur.' demiştir ve eklemiştir: 'Bizler, bebeklerin hareket eden cisimlerle, duran cisimlere göre çok daha fazla ilgili olduklarını biliyoruz.'
    Etrafta kullanılan renkler ve şekiller de bebek/çocuğun uyarılmasına nende olur. Krull, ' Değişik renkler ve şekiller bebekte derinlik algısının oluşmasına yardımcı olur' demiştir. Sınıflarda, yerin ve duvarın renklerini sade tutmak gereklidir çünkü böylelikle renklerin uyaran faktörü olmaları engellenir.
    Oyuncaklar, Kitaplar ve Müzik 
    Değişik müzik örnekleri duymak çocuğun beyin gelişiminde rol oynar.
    New York Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Merkezi'nden çocuk ve ergen psikoloğu Alexandra Barzvi, 'Çocuğun etkileşim kurabileceği oyuncaklar/objelerle uğraşmasını tavsiye ederim; bu bir oyuncak veya siz bile olabilirsiniz' demiştir. 'Pasif durmaktansa, elleyip oynayabilecekleri objelere ihtiyaç duyarlar.'
    Uzmanlar ayrıca müzik içerikli olan oyuncak ve kitaplar önermektedirler. Kendilerini bebek ve çocukların sağlıklı gelişimlerine adamış olan bir grup, 0- 3 yaş arasında olan çocukların yumuşak tonda sesler çıkaran oyuncaklarla oynamalarını önermişlerdir. Böylelikle çocukların dikkati kendi ellerine ve oyuncağa odaklanabilecektir.
    Çocuklara farklı müzik türleri içeren CDler dinletmek de fark yaratır. Son on yılda yapılan araştırmalar, müziğin zengin bir çevre yaratmakta büyük rol oynadığını saptamıştır. Yazar Acredolo 'Bebekler daha ana rahmindeyken müzik ve ritmi duyumsarlar' demiştir. ' Kesinlikle dışardan gelen bilgileri alırlar'. Peki bunun onlara faydası nedir? Faydası, çeşitli müzik örneklerini duymak beynin bir bölümünde gelişime olumlu etki eder. Krull, ' Sesler ne kadar karmaşık olursa, gelecekteki beyin kullanımına o kadar katkı sağlar' demiştir. ' Çevre ne kadar zenginleştirilirse, beyin o oranda gelişmiş olacaktır'.
    Ama kimse bir şey iyi bile olsa aşırıya kaçırmak istemez. Acredolo, 'Ebeveynler, bebeklerin tepkilerini gözlemlemelidirler' demiştir. 'Eğer bebek olan bitenlerden memnun değilse, bunu fark edersiniz. Dönüp el veya ayak parmaklarına bakarlar ya da kıvranır ve hıçkırmaya başlarlar'. 'Ebeveynlerin çocuklarının verdikleri bu ip uçlarını kaçırmamaları çok önemlidir. Eğer yapmazlarsa, bu onunla aralarındaki bağlılıkta problemler oluşmasına neden olacaktır'.  
    Mobilyalar 
    Bebek bekliyorsunuz ve hangi mobilyaların sizi ve bebeğinizi onun odasında rahat ettireceğini ve hayatı kolaylaştıracağını merak ediyorsunuz. Odanın dekoru nasıl olursa olsun, ona uyacak bir çok çeşit, renk ve modelde karyolalar olduğunu görüyorsunuz. Bebek odasında kullanılması esas olan mobilyalar, karyola, giysi değiştirme masası, çekmeceli komodin ve sallanan sandalyedir. Bunlar temel olanlardır.
    Doğru mobilyaları bulmak eğlenceli ve heyecan verici olabilir. Bunun için size uygun olan mobilyaların hangileri olduğunu bilmeniz yeterlidir. Karyola alırken, bebeğinizi yatırıp kaldırırken kollarınızın sağına soluna çarpmayacağı bir model ararsınız. Karyolanın korkuluklarının bebek büyüdüğünde dışarı çıkamayacağı uzunlukta olmasınız istersiniz. Alacağınız mobilyanın uzun zaman kullanılabilir olmasına özen gösterin. Karyolanın en azından bebek artık normal yatağa geçecek kadar büyüyene kadar sağlam kalmasına dikkat edin çünkü bebek büyüdükçe karyoladan çıkabilmek için gerçekten çok fazla gayret gösterecektir.
    Bazı karyolalar, bebekler için tasarlanmış olup, yaşı ilerledikçe yatağa dönüştürülebilecek şekilde yapılmışlardır. Bu karyolalar uzun süre kullanılabilir ve hatta birçoğunda bebek/çocuğun eşyalarını koyabilmeniz için monte edilmiş çekmeceler bulunur.
    Bebek odası mobilyaları içinde en sık kullanacaklarınızdan biri de, bebeğin üzerini değiştireceğiniz masadır. Bebeği ihtiyacınız olan eşyalara kolay erişebileceğiniz, rahat bir masaya yatırmanız önemlidir. Bu tip birçok masada, çocuğun kıyafet veya bezlerini koyabileceğiniz çok sayıda çekmece de bulunur. Tekerlekli olanlardansa yerinden oynamayan masa tercih edebilirsiniz.
    Bebeğin kıyafetlerini koyabileceğiniz birbirine uyan birçok sandık veya çekmece bulacaksınızdır. Sandık kullanacaksanız, bebeğin eşyalarını ve aksesuarlarını rahatça yerleştirebileceğiniz büyüklükte olmasına dikkat ediniz. Kolay ve uzun zaman kullanılabilir olmasını tercih ediniz. Bebek giysileri genellikle naziktirler ve dar bir alana koyulunca kolaylıkla buruşup zedelenebilirler.
    Hangi bebek odası sallanır sandalye olmadan tamamlanmış sayılabilir ki? Bu sandalye hem bebeğiniz hem de sizin için çok güzel bir deneyim olacaktır. Oturup bebeğinize kitap okuyabilecek, onu uyutabilecek ve bu arada zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız bile. Sallanır sandalye alırken kendi rahatınıza uygun olanı seçin.
    Bu yazılar www.usaweekend.com/05-issues ve http://babies.my-health-advice.com sitelerinden alınıp Türkçe'ye çevrilmiştir.
    Çeviren: Duygu Gündoğ
    Kaynak : http://www.alopsikolog.net/reh_oda.asp